Çocukluk Çağı Kanserleri
Çocukluk çağı kanserlerinde aileler çocuğa nasıl yaklaşmalı?
Erken tanı ile çocukluk çağı kanserlerinde sağ kalım oranı %70’dir. Kanser haftası nedeniyle kanserlerde farkındalığın arttırılması ve çocukluk çağı kanserlerinin erken bulgu ve belirtileri hakkında halkın ve anne babaların bilgilendirilmesi önem taşımaktadır.
Çocukluk çağı kanserlerinde başarı oranları artmaya devam ediyor
Bebeklik döneminde; tıbbi işlemler nedeniyle korku oluşur, anneden ayrılma, çocuğun güven duygusunu zedeleyebilir. Çocuk o güne kadar kazanmış olduğu becerilerinde (tuvalet eğitimi, beslenme vs) gerileme yaşayabilir. Ebeveynler için de bu dönem zor bir süreçtir. Kendi ebeveynliklerini sorgulamaya başlarlar, suçluluk ve korku hakimdir. Bu durum ebeveyn- çocuk ilişkisini de bozmaktadır.
Hastalığa verilen tepkiler yaş grubuna bağlı olarak değişiyor
Okul öncesi dönemde; çocuklar özellikle motor gelişimleri nedeniyle sürekli hareket etme ihtiyacı duymaktadırlar.
Çocuğun aktivitelerine ve sosyal deneyimlerine gelen sınırlamalar çocuğun kendini cezalandırılıyormuş gibi hissetmesine neden olur.
Anne-babalar da bu dönemde çocuklarını hastalıktan ve nükslerden korumaya yönelik aşırı korumacı bir tutum sergileyebilmektedir. Bu tutum ve davranışlar çocuğun ileride girişimcilikten uzak, pasif, bağımlı bir hale gelmesine neden olabilir.
Arkadaşlarından uzak kalan çocuklar mutsuz oluyor
Okul döneminde; çocukların zihinsel gelişimleri daha iyidir. Hastalık, nedenleri, tedavi ve gidişat ile ilgili kavramları daha iyi anlarlar.
Bu nedenle hastalığın adı, tedavi, oluşabilecek yan etkiler ve gidişat ile ilgili bilgileri bilme hakları vardır. Bu çocuklar öykülerinde kaygı, depresyon, yalnızlık duyguları, ayrılık, ölüm temalarını sıklıkla dile getirmektedir.
Çocuk; okuldan, arkadaşlarından uzak kaldıkça mutsuz, keyifsizleşerek içe kapanmaktadır.
Ergenlik döneminde; hastalığı merak eder, hastalık, nedenleri ve sonuçları ile ilgili birçok kaynaktan bilgi toplamaya başlar. Gelecek kaygıları başlar, hastalık ve kullandığı ilaçların yan etkileri nedeniyle bedeninde oluşan değişikliklerden rahatsızlık duyar. Bağımsızlığının kaybolması, akran ilişkilerinin bozulması, cinsel gelişiminin etkilenmesi nedeniyle bocalamalar yaşayabilir.Çocuklukta maruz kalınan bu etmenler, çocukluk çağı kanserlerine zemin hazırlıyor
Uzun süreli hastalıklarda; uyku ve iştah değişiklikleri, huzursuzluk, endişe korku hali, hayattan keyif alamama, gelecek beklentisinde azalma, çaresizlik hatta hastalığı yok sayıp inkar etme görülebilir.
Çocukluk dönemi kanserleri çok nadir görülmekte olup, semptomları diğer hastalıklar ile karışabilmektedir. Şüphe duyulan durumlarda hekiminiz zaten sizi ileri bir merkeze yönlendirecek ve gerekli ileri tetkik ve araştırmalar yapılacaktır.
Hekim kanserden şüpheleniyorsa ya da teşhis konmuşsa; durum aile ile paylaşılmalıdır. Anne-babanın bu noktada vereceği tepki çok önemlidir.
Aile hastalıkla ilgili durumu kabullenmeyip, inkar ederse, suçluluk, kızgınlık, depresyon evrelerinden geçer, durumu kabul edip bir an önce baş etme becerilerini harekete geçirirse bu çocuğun yararına olacaktır.
Aileler kendilerini suçlamaktan kaçınmalıdır
Anne-babalar belirtileri daha önceden fark edemedikleri ve teşhis tedavinin gecikmesine sebep olduklarına dair suçluluk duyabilirler. Ancak ebeveynlerin bu konuda kendilerini suçlamamaları gerekir. Aile içinde anne babanın sağlıklı bir ilişki devam ettirmesi de önemlidir. Hastalık ve bakım konularında birbirlerini suçlamamaları aksine daha fazla birbirlerine destek olmaları gerekir.
Aile içinde sağlıklı olan çocuğun ihtiyaçlarına da kulak vermeli, ilgi ve sevgiden mahrum bırakmamalı, onların duygu ve düşünceleri önemsenmeli, kaygıları yatıştırılmalıdır. Bazı durumlarda aileler, çocuklarını hastalıktan koruyamadığı düşüncesine kapılmaktadır.
Yine durumun çocuğa ne şekilde söyleneceği ve çocuğa nasıl davranılacağı ile ilgili de sorunlar yaşabilirler. Hastalık kontrol altına alınsa bile yeniden nüks edeceğine dair kaygılar ve korkular görülebilir. Hastalığın son evresinde ise; çocuğun bilişsel gelişim evresine göre farklı tepkiler verilebilir.
2 yaşına kadar çocuklarda ölüm kavramı gelişmediği için daha çok güven duyduğu ve sevdiği kişiden ayrıldığında kaygı yaşar.3-5 yaşlarında ise ölüm kavramı çocuk için geri dönüşü olan bir kavramdır. 6-10 yaşlarındaki bir çocuk ölümü geri dönülmez olarak bilir ancak kendi ölümü ile ilgili bir düşünceyi kavrayamaz. 11-13 yaş döneminde ölüm kavramı evrenseldir. Hastalık ve biyolojik yönlerini bilir. 14-18 yaşlarında ölüm kavramını her yönüyle algılamaktadır.
Kanser şüphesi ya da tanısı varlığında aile ve çocuğu zorlu bir süreç bekler.
1- Sağlıklı bilgilendirme
Böyle bir durumda öncelikli olarak, çocuğa ve ailesine hastalık, tedavi, etki, yan etki, nüks ve süreç hakkında anlayabilecekleri bir şekilde gerçekçi ve tutarlı bilgiler vermeliyiz.
2- Duygu paylaşımı
Çocuk ve aile kaygı ve endişe hissedebilir. Bu çok normaldir. Müdahale etmeden duygularını ifade etmelerine izin vermek gerekir. Dinlemek gerekir. Daha küçük çocuklarda resim yoluyla, hikaye yoluyla duygu ve düşüncelerini ifade etmeleri için imkan sağlanmalıdır. Kendini ifade etmekten kaçınan çocuklardan duygu düşüncelerini yazmaları istenebilir.
3- Durumu kabul etme
Çocuk ve aileye bilgi verildikten, onların duygu ve düşüncelerini ifade etmesine olanak sağlandıktan sonra, durumu kabul etmeleri için cesaretlendirmek gerekir. Aile bireylerinin normal yaşama dönmesi önemlidir. Çocuklar kanser teşhisinden önceki hallerine göre davranılmasını isterler ve hayatlarının hastalıkları üzerine odaklanılmasını istemezler.
İnkâr, kızgınlık, suçluluk, üzüntü ebeveynlerde görülen ilk tepkilerdir. Bazı ebeveynler kaçmak ister, hastalığın ismini bile duymak istemez. Durumu kabul edip, yüzleşen anne-babalar ileride yaşayacakları sorun ve problemler ile daha iyi baş edebilmektedirler.
4- Tedavi
Teşhis konduktan sonra durumu kabul edip, bir an önce tedavilerin başlanması gerekir. Kanser tedavisi multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Tedavi ekibinin önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir.
Kanserin asıl tedavisi (cerrahi, radyoterapi, kemoterapi vs) yanında spesifik tedaviler (enfeksiyon önlemleri ve tedavisi, beslenme desteği vs.) de çok önemlidir. Kanser tedavisi uzun ve zorlu bir süreçtir.
Tedavi ekibi tarafından, tedavinin her basamağında; tedavi süresi, yöntemi, şekli, etkisi, görülmesi olası yan etkiler çocuk ve aile ile paylaşılmalıdır.
4- Sosyal destek
Çocuklar belli süreler sosyal ortamlarından, arkadaşlarından, okullarından uzak kalmaktadırlar. Bu süreçte çocukların psikolojik ve sosyal yönden de desteklenmeleri gerekir.
Çocukların ruhsal gelişimlerini desteklemek, sosyal aktivite ve etkinliklerle uyumunu arttırmak önemlidir. Aile bireylerinin hepsini içine alan sosyal destek programları uygulanmalıdır.
Durum tüm aile bireylerini etkilediği için varsa kardeşler, büyük ebeveynler vs onların da desteklenmeleri gerekir.
5- Kriz yönetimi
Düşünün ki ailenin hayatında her şey yolunda giderken bir anda rutini bozan bir durum oluşmuştur. Bu durum aile içinde bir kriz oluşturur. Bu krizle nasıl başa çıkmaları gerektiği ve nasıl bir yol izleyecekleri konusunda aile bireyleri desteklenmeli, çözüm becerileri geliştirilmeli, birbirleri ile olan iletişim becerileri kuvvetlendirmeli, sosyal destek olunmalıdır.
Çocukluk çağı lösemilerinde tedavi başarısı önemli oranda arttı
Unutmayalım ki; çocukluk çağı kanserleri bulaşıcı değildir. Çocukların hele ki bu zor döneminde sosyal desteğe daha çok ihtiyacı vardır.
Onları kardeşlerinden, okul arkadaşlarından, oyun arkadaşlarından uzak tutmayalım. Onları yeterince dinleyelim, duygularını ifade etmelerini, açığa çıkarmalarını sağlayalım.
Onlara bu zorlu süreçte yalnız olmadıklarını hissettirelim, birlikte yol arkadaşlığı yapalım.
Источник: //www.medikalakademi.com.tr/cocukluk-cagi-kanserlerinde-aileler-cocuga-nasil-yaklasmali/
Çocukluk çağı kanserleri tedavi edilebiliyor
14 Şubat kalpler çiçekler ve çikolatalarla kutlanırken bir sonraki gün hakkında pek kimse bir şey bilmiyor. 15 Şubat; Uluslararası Kanserli Çocuklar Ebeveyn Örgütleri Konfederasyonu ve Dünya Çocukluk Çağı Kanseri Vakfı gibi kurumların öncülüğünde her yıl dünyada farkındalık yaratma amacıyla Çocuk Kanserleri Günü olarak değerlendiriliyor.
Tüm kanserlerin yaklaşık %2-4’ünü çocukluk çağı kanserleri oluşturuyor. Çocuklarda en sık kan kanseri olarak da bilinen lösemileri görüyoruz. Bunu beyin tümörleri ve lenf bezlerinin kanseri olan lenfomalar takip ediyor. Koç Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları/Çocuk Hematolojisi Dr.
Banu Oflaz Sözmen konuyla ilgili sorularıma yanıt verdi.
Çocukluk çağı kanserlerine rastlanma sıklığı son yıllarda arttı mı?
İstatistiklere göre çocuklarda kanser görülme sıklığı son 20 -30 yılda artma eğilimde. Bu artışın nedeni henüz aydınlatılabilmiş değil. Beslenme ve yaşam tarzındaki değişikliklerin neden olabileceği speküle edilmekte.
Çocukluk çağı kanserleri tedavi edilebilir mi?
Kanser dediğimizde aslında birbirinden çok farklı hastalıkları gruplamış oluyoruz. Tedavi başarısı hangi tür kanser olduğuna göre değişiyor. Çocuklarda en sık gördüğümüz akut lösemilerde ve lenfomalarda tedavi başarısı %90’lara kadar yükseldi. Yani her 10 çocuktan 9’u sağlığına kavuşabiliyor.
Ancak ne yazık ki diğer bazı kanserlerde sonuçlar bu kadar iyi olamayabiliyor. Onlarda da yeni geliştirilen tedavi seçenekleri ile her geçen gün biraz daha iyi sonuçlar alıyoruz. Ülkelerin çocukluk çağı kanserlerinin bilimsel araştırmalarına maddi fon ayırması, destek olması bu nedenle çok önemli.
Bu hastalıklara yakalanan çocuklar için onların ruhuna iyi gelecek uygulamalar var mı? Psikolog ile çalışılıyor mu?
Çocukluk çağı kanserlerinin tedavisi tam olarak bir ekip işi. Bu ekibin içinde hekimler, hemşireler, yardımcı sağlık personeli, psikologlar, çocuk gelişim uzmanları ve elbette hastanın kendisi ve ailesi var. Tedavinin sürdürülebilirliği ve başarısı için psikolojik destek çok önemli.
Aileler ne durumda? Bu hastalığa yakalanmış çocukların ailelerine verebileceğiniz tavsiyeler neler?
Tanı ve tedavi süreci aileler için elbette çok zor. Öncelikle yalnız olmadıklarını bilmeliler. Çocukluk çağı kanserleri tedavi edilebilir.
Bu konuda uzmanlaşmış, tam teşekküllü bir hastanede olmaları, hastanın kendisine ve diğer aile bireylerine yaşlarına uygun olarak tanının ve tedavinin anlatılması önemli.
Çocuklarının hastalıkları ile ilgili okumaları, akıllarına takılan konuları hekimlerine danışmaları bilinmezliğin getirdiği huzursuzluğu azaltmada yardımcı olacaktır.
Belirtiler ve önlemler
Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Gülyüz Öztürk çocukluk çoğu kanserlerinin olası belirtilerini şöyle sıraladı:
Solukluk, yorgunluk, kilo kaybı, ateş, kemik ağrısı, iştahsızlık, halsizlik gibi genel şikayetler ile başlayabilir. Boyun, kasık ve koltuk altında bezeler, karaciğer ve dalakta büyüme, vücutta toplu iğne başı büyüklüğünde kızarıklıklar ve daha büyük morluklar oluşabilir.
Tümör, karın içinden ortaya çıktığında; karın ağrısı, kabızlık, idrar miktarında azalma ve karında kitle ile kendisini belli eder. Göğüs kafesi içinden ortaya çıktığında; nefes darlığı, inatçı öksürük ve muayenede solunum seslerinde anormal bulgular tespit edilebilir.
Beyin tümörleri, sabah kusmaları, baş ağrıları, şuur değişiklikleri, havale geçirme, yürüme ve denge bozuklukları, görme bozuklukları, kol ve bacaklarda ortaya çıkan felçler ile kendisini belli eder.Prof Öztürk'e göre çocukluk çağı kanserinden kaçınma için yapılabilecekler şunlar:
- Sağlıklı yaşama kuralları kanserden korunmanın temelini oluşturmaktadır. Sağlıklı yaşam kuralları; sağlıklı beslenmek (mevsiminde sebze meyve tüketmek), spor yapmak, sigara ve alkolden uzak durmak şeklinde özetlenebilir.
- Besinlerde mümkün olduğunca kimyasal katkı maddelerinden kaçınılmalıdır.
- İşlenmiş et ürünlerinden (salam, sosis gibi) sakınılmalı, bol su içilmeli, şeker, tuz ve yağ tüketimi azaltılmalıdır.
- Tüm besin öğeleri beslenmemizde bulunmalıdır.
- Yüksek gerilim hatlarından uzak durulmalı, GSM operatörlerinin insan yaşam alanlarına olan uzaklığı güvenli sınırlarda olmalıdır.
- Cep telefonlarının kulaklık ile kullanımı, cep telefonu ile konuşma sürelerinin kısaltılması son derece önemlidir.
- Sigara içilmemesi ve sigaralı ortamlardan uzak durulması bugün için önlenebilirliği en yüksek kanser nedenidir.
- Ailedeki kanser öykülerini bilmek, risk durumuna göre belirli zaman aralıklarında muayene ve taramalara girmek varsa kanserin erken dönemde yakalanmasını sağlayarak daha etkin tedavi şansına olanak sağlayacaktır.
Her 3 saatte bir çocuk
Kanserli Çocuklara Umut Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İnci Yıldız meyve ve sebzelerde kullanılan tarım ilaçları, içecek suyuna karışan nükleer atıklar,hormon tipi gübreler kanserojen madde içerdikleri için çocuk kanserlerinde önemli etkilere sahip olduklarını belirtti. Ve konuyla ilgili şu rakamları verdi:
Günümüzde gelişmiş ülkelerde her 900 erişkinden biri çocukluk çağı kanseri geçirmiş ve kurtulmuştur.
Damla Çeliktaban
İlginizi çekebilecek diğer haberler
Источник: //hthayat.haberturk.com/saglik/cocuk-hastaliklari/haber/1046466-cocukluk-cagi-kanserleri-nelerdir
Çocukluk çağı kanserlerinde psikolojik sorunlarla nasıl mücadele etmeli?
Bu dönemin aileler için uzun ve yorucu bir yolculuk olduğunu belirten uzmanlar, aile içi iletişimin önemine dikkat çekerek “Kendinizi asla suçlamayın. Çocuğunuzu koruyun ama sosyalleşmesine engel olmayın” tavsiyesinde bulunuyor.
Dünya kamuoyunun dikkatini çocuklarda kanser olgusuna çekmek, hızla artan çocukluk çağı lösemisi ve diğer kanser vakaları hakkında bilinçlendirmek, deneyimleri paylaşmak, ortak çözüm yolları üretmek ve kansere yol açan olası tehlere karşı uyarmak amacıyla 15 Şubat tüm dünyada Dünya Çocukluk Çağı Kanser Günü olarak anılıyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr.
Başak Ayık, 0-18 yaş grubu arasındaki çocuklarda görülen çocukluk çağı kanserlerinin tüm kanser türleri arasında sadece % 1,2 olduğunu belirterek “Yenidoğan döneminden ergenlik dönemine kadar her yaşta görülebilmesine rağmen en sık görüldüğü dönem ilk 5 yaştır.
Her yıl Türkiye’de 3 bin, dünyada ise 175 bin kadar çocuk kanser tanısı almaktadır. Çocukluk çağı kanserlerinde, erken tanı ve doğru tedavi ile yaklaşık yüzde 60-70 oranında iyileşme sağlanabilir” dedi.
Kanserli çocuklar ile yapılan çalışmalarda genel olarak hastaların yarısından fazlasında psikososyal sorunlardan bahsedildiğini belirten Dr.
Başak Ayık, “En sık saptanan problemler; ayrılık kaygısı, okul korkusu, uyum bozuklukları, tedaviye uyumsuzluk, aile bireylerine ve tedavi ekibine yönelik karşıt gelme davranışları ve tedavi reddidir.
Tedavinin farklı evrelerinde farklı psikiyatrik sorunların oluştuğu saptanmıştır” dedi.
Her dönemde yaşanan sorunlar farklı
Çocukların kansere verdiği tepkinin yaş gruplarına göre farklılıklar gösterdiğini ifade eden Dr. Ayık, bu dönemleri ve yaşanan tepkileri şöyle sıraladı:
Bebeklik döneminde; ağrılı tıbbi işlemler nedeniyle korku yaşarlar, anneden ayrılmaya ve düzenlerinin değişmesine tepki verirler. Yeme ve uyku düzensizlikleri, ağlama, bebeklik depresyonu görülebilir. O güne kadar kazanmış olduğu tuvalet eğitimi ve beslenme gibi becerilerinde gerileme görülebilir.
Okul öncesi dönemde; büyüsel düşünce hakimdir. Çocuk hastalığı tam olarak anlayamaz ve işlediği bir suçtan dolayı cezalandırıldığını düşünür. Ancak hastalık çocuğun gelişim düzeyine uygun bir dille anlatılırsa çocuk bunu büyük oranda anlayabilir.
Okul döneminde; bu dönemde çocukların zihinsel gelişimleri daha iyidir. Hastalık, nedenleri, tedavi ve gidişat ile ilgili kavramları daha iyi anlarlar.
Bu nedenle hastalığın adı, tedavi, oluşabilecek yan etkiler ve gidişat ile ilgili bilgileri bilme hakları vardır. Bu çocuklar öykülerinde kaygı, depresyon, yalnızlık duyguları, ayrılık, ölüm temalarını sıklıkla dile getirmektedir.
Çocuk; okuldan, arkadaşlarından uzak kaldıkça mutsuzluk, keyifsizlik hissedebilir ve içine kapanabilir.
Ergenlik döneminde; çocuk bu dönemde artık hastalığı erişkin dönemdeki gibi anlayabilmektedir. Hastalığı merak eder, hastalık nedenleri ve sonuçları ile ilgili birçok kaynaktan bilgi toplamaya başlar.
Gelecek kaygıları başlar, hastalık ve kullandığı ilaçların yan etkileri nedeniyle bedeninde oluşan değişikliklerden rahatsızlık duyar.Bağımsızlığının kaybolması, akran ilişkilerinin bozulması, cinsel gelişiminin etkilenmesi nedeniyle bocalamalar yaşayabilir.
Uzun ve zorlu yolculukta bu önerilere kulak verin
Bu dönemde ailelerin de zorlu bir dönemden geçtiğini belirten Dr. Başak Ayık, çocukluk çağı kanserlerinin tedavi süreci hem fiziksel hem de ruhsal açıdan zorluklara yol açabilen, yorucu uzun bir yolculuk olduğunu belirterek şu tavsiyelerde bulundu:
Bu yolculuğu olabildiğince iyi geçirebilmek adına ilk olarak yapılması gereken şey mevcut durumu tüm haliyle olabildiğince hızlı bir şekilde kabul etmektir.
İnkar, yas döneminde verilen duygusal tepkiler arasında ilk sıralarda yer almakla birlikte, kişinin başına gelen herhangi bir olumsuz olayın üstesinden gelebilmesi için öncelikle olayı kabullenme aşamasına gelmesi gerekmektedir.
Kabullenme aşamasından sonra ruhsal olarak taşıyabileceğiniz ölçüde hekiminizden bilgi talep ediniz ve süreç boyunca gerek duydukça bu talebinizi yineleyiniz. Doğru ve yeterli bilgi sahibi olmak bu yolda sizi belirsizlikten kaynaklanan kaygı ve korkudan uzak tutmaya yardımcı olacaktır.
Kendinizi asla suçlamayın
Kanserli çocukların ebeveynleri sıklıkla çocuklarının hastalığından kendilerini sorumlu tutarlar. Gerçek bir dayanağı olmayan bu ‘suçluluk duygusu’ sizi depresyona sürükleyerek var olan problemlerinizi daha da zorlaştırabilir. Ne kendinizi ne de eşinizi hastalığa sebep olma konusunda suçlamayınız.
Aile içi iletişim ve işbirliği önemli
Uzun süren hastane yatışları aile dinamiklerini olumsuz yönde etkilemektedir. Ev içi roller değişmekte, hasta çocukla ilgilenen ebeveyn başka hiçbir şeye vakit bulamamakta ve kendisi dahil olmak üzere diğer tüm aile bireylerini ihmal ettiğini düşünmekteyken, diğer ebeveyn hasta olan çocukla birincil ilgilenmeyen kişi olarak yoğun suçluluk duyguları yaşayabilmektedir.
Bu olumsuzlukları azaltmak veya ortadan kaldırabilmek amacıyla eşiniz ile iletişim ve işbirliği içerisinde olunuz. Birbirinize destekleyiniz.
Koruyun ama sosyalleşmesini engellemeyin
Çocuğunuzu koruyup kollama ihtiyacınız artsa bile mümkün olduğunca doktorunun enfeksiyondan korumak için önerdiği tedbirlere dikkat ederek onun sosyal hayatını sürdürmeye çalışın. Unutmayın ki kanser bulaşıcı bir hastalık değildir! Sosyal desteğe en çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde onu arkadaşlarından, kardeşlerinden uzak tutmayın. Günlük rutinlerinde değişiklik yapmamaya çalışın.
Profesyonel destek şart
Çocuğunuzun bu süreçte verdiği tüm tepkileri ‘normal’ kabul etmek yerine, gerektiğinde hem onlar hem de kendiniz için profesyonel desteğe başvurun. Çocuklar ebeveynlerinin birer aynası gibidir. Ebeveynlerin yaşadığı depresyon ve kaygı çocuklara da yansımaktadır.
Çocuklarınızı kanser riskinden nasıl korursunuz?
Источник: //indigodergisi.com/2017/02/cocukluk-cagi-kanserleri/
Çocukluk çağı kanserlerinde ailenin tutumu nasıl olmalı?
Çocukluk çağı kanserlerinde hastalığın tedavisi kadar karşılaşılan psikolojik sorunlarla mücadele etmek de çok önemli. Bu dönemin aileler için uzun ve yorucu bir yolculuk olduğunu belirten uzmanlar, aile içi iletişimin önemine dikkat çekerek “Kendinizi asla suçlamayın. Çocuğunuzu koruyun ama sosyalleşmesine engel olmayın” tavsiyesinde bulunuyor.
Dünya kamuoyunun dikkatini çocuklarda kanser olgusuna çekmek, hızla artan çocukluk çağı lösemisi ve diğer kanser vakaları hakkında bilinçlendirmek, deneyimleri paylaşmak, ortak çözüm yolları üretmek ve kansere yol açan olası tehlere karşı uyarmak amacıyla 15 Şubat tüm dünyada Dünya Çocukluk Çağı Kanser Günü olarak anılıyor.
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr.
Başak Ayık, 0-18 yaş grubu arasındaki çocuklarda görülen çocukluk çağı kanserlerinin tüm kanser türleri arasında sadece % 1,2 olduğunu belirterek “Yenidoğan döneminden ergenlik dönemine kadar her yaşta görülebilmesine rağmen en sık görüldüğü dönem ilk 5 yaştır.
Her yıl Türkiye’de 3 bin, dünyada ise 175 bin kadar çocuk kanser tanısı almaktadır. Çocukluk çağı kanserlerinde, erken tanı ve doğru tedavi ile yaklaşık yüzde 60-70 oranında iyileşme sağlanabilir” dedi.
Kanserli çocuklar ile yapılan çalışmalarda genel olarak hastaların yarısından fazlasında psikososyal sorunlardan bahsedildiğini belirten Dr.
Başak Ayık, “En sık saptanan problemler; ayrılık kaygısı, okul korkusu, uyum bozuklukları, tedaviye uyumsuzluk, aile bireylerine ve tedavi ekibine yönelik karşıt gelme davranışları ve tedavi reddidir.
Tedavinin farklı evrelerinde farklı psikiyatrik sorunların oluştuğu saptanmıştır” dedi.
Çocukluk Çağı Kanser Günü kutlu OLMASIN, farkında olalım
Kanser hastalığına dair bildiklerimiz sınırlı. Çocukluk çağı kanseri ise adeta bir tabu. Ben bu süreçleri oğluma kanser teşhisi konulduğunda öğrendim.
Oğlumun kanser olabileceğini söylediklerinde henüz 50 günlük minicik bir bebekti. Bir günde kendimizi çocuk onkoloji polikliniğinin önünde buluverdik.
O zaman anladım ki bu konuda çok az şey biliyor, çok az şey yapıyoruz.
Her yıl milyonlarca insana kanser teşhisi konuluyor. Dünyada ölüm nedenleri arasında birinci, Türkiye’de ikinci[1]. Bildiklerimiz ise tümör, kemoterapi ve radyoterapi kelimelerinden ibaret. Çocukluk çağı kanseri ise adeta bir tabu.
Ciddi hastalıklar hep yetişkinlerin başına gelir, çocuklarda olmaz diye düşünüyoruz. Yakıştıramıyoruz belki de. Dünyadaki en mutlu varlıkların, çocuklarımızın gözümüzün önünde ölümcül bir hastalıkla savaşması fikrini doğru bulmuyoruz. Lakin gerçek bu temennilerin ötesinde. 160.000 çocuktan bahsediyoruz.
Her yıl dünyada 160.000, Türkiye’de ise yaklaşık 3.000 çocuğa kanser teşhisi konuluyor[2].
Bir günde kendimizi çocuk onkoloji polikliniğinin önünde buluverdik
Ben bu süreçleri oğluma kanser teşhisi konulduğunda öğrendim. Oğlumun kanser olabileceğini söylediklerinde henüz 50 günlük minicik bir bebekti. Sadece birkaç gün öncesinde çok ağladığı ve uyumadığı için doktorumuza götürmüştük. Eliyle muayene ederken karaciğerinin büyük olduğunu söyledi ve ultrason istedi.
Elimize verdikleri raporda karaciğerin içerisinde saçılmış bir sürü oluşum görülüyordu. Bir günde kendimizi çocuk onkoloji polikliniğinin önünde buluverdik. O an hayatım boyunca en çaresiz hissettiğim andı.
Oğlumu bağrıma bastırarak hastane içinde gezerken, bu hissin bir ömür boyu devam edeceğini düşünmüyordum…
İlk kemoterapiyi aldığında iki aylıktı. Biz sadece şanslıydık ve oğlumun tümörü orta risk grubundaydı, tedaviye yanıt verdi. Kemoterapi tedavisi alırken o da kafamızdaki kanserli çocuk görüntüsüne kavuşmuştu. Saçsız, kirpiksiz, kaşsız ve solgun benizliydi.Çok halsiz düştüğü zamanlar oldu, bazen bu geceyi atlatamayacak dediğimiz başında beklediğimiz vakitler oldu, birkaç ay kucağımızda yapışık yaşadığı zamanlar oldu, kan değerleri sıfırlandığında ağlamasının bile hayati önem teşkil ettiği, gecenin bir yarısı kan aradığımız zamanlar oldu.
Ama en güzeli o haldeyken bile bize gülümsemeye çalışması ve hiçbir zaman pes etmemesiydi. Biz de tüm gücümüzü onun gülümsemelerinden aldık. Oğlumun tedavi süreci iyi gittiğinde ve normal hayatımıza dönmeye başladığımızda ise başkalarına tecrübelerimizi anlatmak için Biraz Kanser Biraz Hayat bloğumda yazmaya başladım.
Ve kanser teşhisi konulmuş çocuklar ve aileler için daha neler yapabilirim diye araştırmaya koyuldum…
Bu zorlu süreçte gördük ki kanserle ilgili en kötü iki şey; tedavi protokollerinin ve kullanılan ilaçların ağırlığı ve kanserin ömür boyu peşinizi bırakmama ihtimalinin olması. Kanser öncelikle hasta ve yakınlarını psikolojik olarak sömürüyor. Yaşamaya dair tüm inancınızı yitiriyorsunuz.
Bu süreçte motivasyonun, mutlu olmanın ne kadar önemli olduğunu gördük. Güldükçe sanki kanser hücrelerinin gerilediğini ve savaşmak için daha da güçlü olduğumuzu gördük. Biz günde en az iki kere kahkaha diye bir kural koyduk kendimize, oğlumuzun yanında sanki hastalık yokmuş gibi davranmaya çalıştık.
Kanserin hayat neşemizi çalmasına izin vermemeye çalıştık.
Daha fazla araştırmaya, daha fazla kaynağa ve merkeze ihtiyacımız var
Bu süreçte gördük ki, bu alandaki araştırmalar, kaynaklar çok sınırlı. Yılda yaklaşık 1200 çocuk iyi huylu ve kötü huylu tümörler yüzünden hayatını kaybediyor. Bu rakam çocuk ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Sayı size az gelebilir.
Ama 1200 çocuk ortalama %70 iyileşme ihtimali olan çocukluk çağı kanserleri yüzünden ölüyorsa, daha fazla araştırmaya, daha fazla kaynağa ve merkeze ihtiyacımız var demektir.
Kanser hakkında daha çok bilinçlenirsek hem erken teşhis anlamında şansımız artar hem de kanserle mücadele eden hasta ve yakınlarına karşı daha hassas oluruz.
Kanserde erken teşhis için yapılan mevcut farkındalık çalışmaları yetersiz ve mesaj vermekten uzak.
Bu konuda yapılan farkındalık çalışmaları ise kanserin ithaf edilme rengi (meme kanseri için pembe, çocukluk çağı kanseri için ise altın gibi) ne ise yakamıza kurdele takmaktan ve son zamanlarda sosyal medyada farkındalık yaratma adı altında oyun oynamaktan ileriye gidemiyor maalesef. Her ne kadar ülkemizde meme ve rahim ağzı kanseri için tarama çalışmaları ve erken teşhisin önemine dair bilgilendirme çalışmaları yapılıyorsa da, bu durum diğer kanser türleri ve çocukluk çağı kanser türleri için yetersiz kalıyor.
Çocukluk çağı kanserlerini fark etmek oldukça zor. Çocuk bakımına dair toplumsal ön kabuller teşhisi zorlaştırıyor. Çocuğun bakımını üstelenen kişilerin farkındalığı ve gözlem becerisi erken teşhiste önem kazanıyor.
Eğer çocuğunuzun ten renginde solma, vücudunda anlam veremediğiniz veya geçmeyen morarmalar, genel kemik ağrısı varsa, ağrı ve ateş belirtisi vermeyen, vücudunda ve özellikle lenf bezlerinde yumrular varsa, nedensiz kilo kaybı ya da ateş, inatçı öksürük ya da nefes darlığı ve geceleri aşırı terleme varsa, gözlerinde değişiklik, göz kapağında renk koyuluğu, göz bebeğinde beyazlık, yeni gelişen şaşılık, görme kaybı ya da göz çevresinde şişlik varsa, karnında şişlik ya da elinize gelen sert bir oluşum varsa, özellikle geçmeyen ve şiddetli ağrıları ve artan kusmaları varsa, kol ve bacaklarında ağrı ya da enfeksiyon belirtisi olmayan şişlik varsa hemen doktorunuza başvurun. Ayrıca benim tecrübe ettiğim gibi susturulamayan ağlamalar, yüz üstü yattığında ağlama ve sadece yan yatabilme gibi yatış pozisyonu sorunları, ayrıca kan değerlerinde ki anormallikler için de doktorunuzdan detaylı araştırma isteyebilirsiniz. Eğer ben oğlum için bu da böyle çok ağlayan bir bebek deyip doktora götürmeseydim, her şey için geç olabilirdi.
Sosyal temaslarda yaygın ve mevcut yaklaşımlar hasta aileleri için bu tecrübeyi daha da zorlaştırıyor. Peki kanser tecrübesi yaşayan aileye nasıl yaklaşmalı?
Bu süreçte ben, yeni anne olarak daha iki aylık bile olmamış bebeğime kanser teşhisi konulmasının şokunu aylarca atlatamadığım için kimseyle konuşmak istemedim. İlk başta konuşmalarım oldu ama karşı tarafın söyledikleri ve soruları beni çok incitti, sinirlendirdi.
Yeterince kötü durumda olduğum için dışarıdan birilerinin beni daha da kötüleştirmesini istemedim. Kişilerin iyi niyetli olduğundan şüphem yok ama bu durumdaki hastalarla çok çok ve çok dikkatli konuşmamız gerektiğini bilmiyoruz.
Empati yapabilmeniz için sadece çocuğunuzun ölümcül bir hastalığa yakalandığını ve tedavi edilme ihtimalinin olmadığını düşünün.
Yaklaşık bir buçuk yıldır kanser tedavi sürecimizde en zorlandığım şeylerden biri herhangi bir yerde ki insanların oğlumu sevmeye çalışmaları ve kanser tedavisi aldığını söylememe rağmen buna devam etmeleri.Sizi etkilemeyen mikrop ve bakteriler yeni doğan bebekler ve kanserli çocuklar için ölümcül olabilir. Ben kendi bebeğimi ancak bir yaşından sonra öpüp sarılarak sevebildim. Siz sevmezseniz hiçbir şey kaybetmezsiniz. Ayrıca maske takan kişiler ve çocuklar gördüğünüzde dehşete kapılmanıza gerek yok. Havadan ve sizlerden gelebilecek mikroplardan korunmak için maske takıyoruz.
Kanserli çocuklar için ben ne yapabilirim?
Eğer sizde bir şeyler yapmak isterseniz birkaç önerim var:
- Hem süreçte sürekli arayarak bizi yalnız bırakmayan hem de sonrasında daha fazla araştırmaya fırsat bulduğum Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV) Ankara’da ve diğer illerde çok organize bir şekilde çalışıyor. LÖSEV’e bağışta bulunabilirsiniz.
- Bloğuma yazı yazmaya başladığımda kaynaklarından yararlandığım ve güzel işler yaptıklarını gördüğüm Kanserli Çocuklara Umut Vakfı’na (KAÇUV) bağışta bulunabilir veya gönüllüsü olabilirsiniz.
- Sosyal medyadan takip ettiğim güzel işler yapmaya çalışan ve kanserli çocuklarla ilgilenen Samsun Lösemili ve Kan Hastalıklı Çocuklar Derneği (LÖSAM) ve Mutlu Çocuklarla Umutlu Yarınlar projesine bağışta bulunabilirsiniz. Bu insanlar ellerindeki tüm imkânları yerelde yaratmaya ve en etkin şekilde ihtiyaç sahiplerine dağıtmaya çalışıyor.
- Çocuk Onkolojisi bölümü ve servisi bulunan devlet ve üniversite hastanelerini ziyaret edip veya telefonla ulaşarak serviste yatan hastaların ihtiyaçlarını (hijyenik kullan at ürünlere, kişisel bakım ürünleri, çocuklara mevsimlik kıyafet oyuncak vb.) ve servisin ihtiyaçlarını (mini buzdolabı, refakatçi koltuğu gibi) sorup hastanelere bağışta bulunabilirsiniz.
- Belki de en basit yapılabilecek destek Kızılay’a gidip birkaç saatinizi ayırarak kan bağışında bulunmak. Ya da daha güzeli kök hücre bağışçısı olmak.
Emine Merve Topçuoğlu hakkında:
Nöroblastom kanseri olan oğlunun yolculuğunu ve deneyimlerini paylaştığı blogu: //birazkanserbirazhayat.blogspot.com.tr/
Emine Merve Topçuoğlu’nun kanser ihtimali olan ve böyle bir sürece girmiş insanlara, ebeveynlere ve hastalara ne denmeli/denmemeli, nasıl teselli edilmeli/edilmemeli, nasıl davranılmalı/davranılmamalı gibi soruları kişisel deneyimlerinden yola çıkarak yanıtladığı yazı için: //birazkanserbirazhayat.blogspot.com.tr/2016/10/kanser-teshisi-konmus-aileye-nasl.html
[1] Doç. Dr. Murat Gültekin, Türkiye’de Kanser Kontrolü 2016, //kanser.gov.tr/Dosya/Sunular/MG.pdf
[2]KAÇUV, Çocukluk Çağı Kanserleri, 2015, //www.kacuv.org/wp-content/uploads/2015/05/CocuklukCag%C4%B1Kanseri1.pdf
[3] Çocukluk Çağı Kanseri Belirtileri, //www.losev.org.tr/duyurular/2014/cocukluk_cagi_kanseri_belirtileri/mail.html
Источник: //www.sivilsayfalar.org/2017/02/15/cocukluk-cagi-kanser-gunu-kutlu-olmasin-farkinda-olalim/